24 Aralık 2012 Pazartesi

böbrek taşına bire bir!!!

böbrek taşına bire bir!!!  


Bilimsel adı Sciaena Umbra olan eşkineye, eşkina, işkina, taşbalığı, taşkefalı, mavruşkil de denir. Ilıman denizlerin, kayalık, taşlık derin sularında yaşayan eşkinanın boyu 50 cm.ye ağırlığı ise 3-4 kiloya kadar çıkabilir. Normalde, yarım kilo ile bir kilo ağırlığında olur.
Vücudu elips şeklinde olup, yassıca, kamburumsudur. Sırtı koyu, esmer, yanları ise beyazdır. Kemikli balıklardandır. Denizlerimizin tümünde bulunmasına karşın daha çok Marmara'da barınır ve Marmara balığı olarak bilinir. Ancak Karadeniz'e kadar uzanan gezintiler de yapar. Üremesi yaz aylarındadır.

Eşkinenin gözlerinin arkasında, baş kemiklerinin arasına sıkışmış gibi duran iki adet billurumsu taş vardır. Balıkçılar balığı ayıklarken bu taşı çıkarıp alırlar. Kaynatılıp suyu içilen taşların idrar yolları hastalıklarına iyi geldiğine inanılır.
AVCILIĞI
Köstekli beden ile avcılığı yapılır. Köstekli bedenin oltasının uzunluğunu fazla tutmak gerekir. Çünkü eşkine derin sularda yaşayan bir balıktır. Bazen l50 metreye kadar indiği görülmüştür. Av mahalline akşam üzeri gidilir. Avlanılacak yer daha önceden bilinmelidir. Taşlık, kayalık ve batık bulunan yerler eşkinenin sevdiği yerlerdir. Böyle bir yer bulununca kerteriz koyarak o yerin her gidişte kolayca bulunması sağlanır. Kerteriz, sandalın bodoslama demirinin ucu ile (ya da bodoslama demiri yoksa sandalın bodoslamasının ucu ile) kıyıdaki iki sabit nesneyi üst üste çakıştırarak alınır.

Bu iki sabit nesne bir elektrik direği ile, bir baca, bir selvi ile bir minare gibi nesneler olabilir. Bodoslama demiri ile bu kıyıdaki iki basit nesne üst üste geldiğinde aradığımız yerin tam üstünde oluruz. Bizim bu tanımlamamıza karşın bazı yazarlar kerterizin sandalda oturan kişinin sabit iki ayrı noktayı birbiri ile doksan derecelik bir açı oluşturacak şekilde görerek koyulacağını yazmaktadırlar.
Bizim mantığımızın tüfek avcılığındaki göz, gez, arpacık sistemi ile bağdaşması vardır. Nasıl ki göz, gez, arpacık gibi üç sabit nesne aynı hizaya geldiğinde avın kurtulma şansı kalmazsa, bizim kerteriz alma sistemimizde de üç sabit nokta üst üste geldiğinde aranan yerin bulunmamasına olanak yoktur. Balıkçılık bir deneyim sorunudur. Biz balıkçılık yaşantımızda hep bu şekilde kerteriz aldık, bunda da hiç yanılmadık. Ancak tabii ki isteyen istediği şekilde kerteriz alabilir. Örneğin Salacaklı ünlü balıkçılardan (Rahmetli) Laz Muharrem, büyük karabuluttan, ya da giden bir geminin direğinden kerteriz aldığını söylerdi. O mu bizi işletirdi, yoksa biz mi, onu hala bilemiyorum!
Böylece yerinizi bulduktan sonra yakamozla birlikte av başlar. Yem olarak karides kullanmak çok iyi sonuçlar verir. Yokluğunda akyem kullanılabilir. Karides bütün olarak ve kabukları çıkarıldıktan sonra iğnelere takılır. İskandil dibe değdikten sonra hafifçe yukarı kaldırılır ve av beklenmeğe başlar. Yakalanan eşkine yakalandığını anlayınca kaya kovuklarına kaçar. Onun için oltaya atlar atlamaz, olta toparlanmalı ve balığın direnmesine karşı koymalıdır. İçeriye kepçe ile alınmalıdır.
Ağ takımlarından manyat ve fanyalı avlarla avcılığı yapılır.
DENİZ TÜFEĞİ İLE AVCILIĞI
Tüp ya da snorkel ile dalanlar için ideal bir tüfek avıdır. Ancak, bunun için barındığı kayanın dibine kadar inmek ve zıpkını attıktan sonra kaya ovuğuna girmesini engellemek gerekir. Aksi halde girdiği yerden çıkarmak, büyüklüğü nedeni ile çok zordur. Zıpkın, ya da deniz tüfeği ile avcılığı çok zevkli ama o derecede tehlikeli bir avcılıktır. Zıpkının gücünü anlayabilmek için, karada zıpkını bir tahtaya, ya da ağaca atmak gerekir. Nasıl delici gücü olduğu o zaman anlaşılır. O nedenle, tüfek suya girmeden dolu hale getirilmemeli, sudan çıkarken de mutlak suyun içinde boşaltılmalıdır. Yüzerken, balık aranırken genellikle tüfek tutan el arkaya, ayaklara doğru uzanır. Bu durumda ipin dolaşması, ya da elin tetiğe değmesi sonucu zıpkın boşalınca, ayağı deler geçer, kemiklerini kıracak kadar güçlü darbeler yapar. Doğrusu, zıpkının yönünü sürekli derine doğru tutmak ve parmağı tetikten uzakta bulundurmaktır.
YEMEKLERİ

Eti beyaz ve çok lezzetlidir. Karagözle eşdeğerde eti vardır.

IZGARASI: Ayıklanmış ve yıkanmış küçük balıkların her iki yanına keskin bir bıçakla derin iki çizgi çekilir. Balığın üzeri hafif yağlandıktan sonra ızgarada her iki taraf çevrilerek pişirilir. Büyüklerinden ise fileto çıkarmak gerekir.
Buğulaması ve haşlaması da makbuldur. Bu yemekler Çipura ve Dülger bahsinde anlatıldığı gibi yapılır. Burda da küçükler bütün, büyükler fileto çıkarılmış olarak tepsiye konur.


kafasından çıkan taşlar.



0 yorum :

Yorum Gönder

ÜYE OLMADAN YORUM YAPABİLİRSİNİZ.
Yazınız denetlendikden sonra yayınlanacakdır.
yazınıza verilen cevapdan haberdar olmak isterseniz, aşağıdaki ( E-posta yoluyla abone ol ) tıklayıp @posta adresinizi yazın onaylayın, yazınıza verilen cevap yorum size @posta olarak bildirilecekdir.

 photo gezenoltabalk_zps6mclks9e.gif
Gezen Olta Balık © 2013 Supported by Best Blogger Templates and Premium Blog Templates - Web Design